
Eski Müslümanın seyir defteri: Ampirik olmayan Tanrı ne işe yarar?
Müslümanlığın teorisinde kastedilen ve tarif edilen anlamda bir Tanrı mevcut değil. O tanım itibariyle a-teist olanlara tercihleri analarının ak sütü gibi helal.
Müslümanlığın teorisinde kastedilen ve tarif edilen anlamda bir Tanrı mevcut değil. O tanım itibariyle a-teist olanlara tercihleri analarının ak sütü gibi helal.
Otoriter rejimin faillerine iyi haber ve müjde olsun. Kurdukları kötücül nizamın korkutuculuğu kılcallara nüfuz etmiş durumda ve kabusa boyun eğme refleksi tıkır tıkır işliyor.
Hz. Muhammed karikatürü çizen veya yayınlayan herkesi aklına estiği gibi infaz etmesinin hakkı olduğuna inanan Müslümanlık Batıda tepkiyle karşılanıyor. Avrupalı liderler İslamofobi ile suçlanacakları beyanatlar vermekten çekinmiyor ar
Diğer din, inanç ve düşüncelerden insanların tamamının sapkın, bir tek Müslümanlığın hak ve geçerli olduğunu iddia eden ve bu kesinliğin herkesçe teyit edilmesini bekleyen bir dinsel evren mevcut Müslümanlık.
Hamenei’nin “direniş ekseni”ni bir tür Şii NATO olarak kurduğu varsayımı doğru olmakla birlikte asıl, Sünni çoğunluğun onayını alarak Şiilikler arasında yayılmaya dönük bir askeri doktrindi onunki.
AK Partili yılları illa sosyal bilimlere muayene ettireceksek siyaset bilimi branşı olmasın bunun yolu yöntemi. Antropoloji olabilir ama.
Erken dönem kaynaklarda açıkça görüldüğü gibi, Müslümanlığın tarihinde Peygamber’in vefatından sonra ilk iki halife döneminde gerçekleşen yapıbozum, 661 senesinde halife olan Şam Valisi Muaviye’nin Bizantinist devlet modeliyle doğ
İran’daki askeri fiyasko, siyasi rejimin çıktısı. Ordu ve Sipahın komuta kademesi öldürüldüğünde Hamenei yeni atamalar yapana dek İsrail saldırılarını sadece izledi anlı şanlı Sipah memurları.
Canlı türleri arasında en üstünün insan olduğu, insan türü arasında da erkeklerin üstün olduğu bir şema var nevrotik dinselliğin elinde.
Huri konusu bir kadın meselesi. Kadının nesneleştirilmesi ve cinsiyetçi kategorilendirmeyle ilgili. Müslümanlığın Antik Yunan’dan da, Batı Ortaçağı ve Aydınlanmasından da farkı yok. Bu din kültüründe de insan denince akla erkek gelir
Müslümanlar, Aydınlanma hümanizminin “üstün tür” itikadını İslamileştirdi ve buradan da tüm hayvanlara, canlı hayata düşmanlık üretti. Bu nevrotik dinselliğin o canlıları yaratan Allah'a inançla herhangi bir bağı olabilir mi?
Üstünlük sapkınlığı ya beyazın üstünlüğü ya dindarın üstünlüğü ya da insanın hayvana üstünlüğü şeklinde tezahür ediyor. İnsan kendini doğanın sahibi gördükçe vahşiliğin sonu gelmeyecek.
Lafı eğip bükmeye gerek yok, Alevi husumetinin ardında Emevilerin ve Emevicilerin Fatıma-Ali-Hasan-Hüseyin cevherine duyduğu nefret, öfke, hiddet ve tepkiye taraftarlık var ve mevzu Müslümanlık tarihinin başlarına kadar gidiyor.
Batı uygarlığının başkentlerinde o ülkeleri fethetmeyi ve şeriat getirmeyi müjdeleyen gösterilerdeki cüretkârlık, Said’in sosyal bilimlere söylettiği oryantalizm pankartını taşıyor.
Seküler “Filistin davası”nı dinselleştirip “ümmet”in Batıya karşı birliğini tahkim amacına istihdam eden Humeyni’nin ölüm fetvası verdiği Rüşdi, “Filistin davası”nın ateşli müdafii idi. Hem de Humeyni’den çok önce.
Tel Aviv’in kendini savunma paradigmasından çıkıp aşırılıklara karşı mücadele cephesine katılması bu işi yeni bir direniş ekseni oluşturarak yapacağı anlamına geliyor. Yeni direniş ekseninin muhtemel ve müstakbel güçleri de İhvan
İnsani varoluşu mümkün kılacak adalet, özgürlük, hak ve hukuk ilkelerini bir kenara itip sadece İsrail’e karşıtlığın en yüce değer kabul edilmesinin insanlık ve İslamlık için kıymeti nedir?
1979 devriminde Şah Pehlevî’nin İran’dan kaçarken yanında götürdüğü iddia edilen servetin çok üstünde para, “direniş ekseni”nin bütçesi ve Suriye’ye destek fonu bahanesiyle buharlaşmış durumda.
“Aleviler tabuta Hıristiyanlar Lübnan’a”, “Kudüs İslam'ın” falan gibi aşırılıklar ve Yahudileri denize dökmeye, İsrail'i haritadan silmeye hülyalanan kriminalizm siyasi tarihin karamsar öyküleri arasında yerini çoktan aldı
Kökeni bilinmeyen, zamanla Araplaşmış Filistinlilerin Yahudi karşıtlığında Roma geleneğini yaşattığına şüphe yok. O tarihsel dayanakla, İngiliz manda yönetimi döneminden başlayarak 1973'e dek aralıksız saldırılarla Yahudileri imha
Antisemitizm Sünniliğin marifetidir. Şiîliğin bu fenalıkla hiç alakası yokken mevcut İran rejimi, tarihsel ve kültürel İran'dan hazzetmediği için antisemit Sünniliğin peşine takılarak hayali Filistin ve Kudüs davasında bayrak sallıyor
Gerçek şu: Filistin diye bir ülke olmadı tarihte, devlet de olmadı. Orası antik ve kadim Yahuda/Yahudiye idi. Roma vilayetiyken özgürlük isyanları nedeniyle Romalılar Yahudilere ceza olarak ülkenin adını değiştirip “Filistin” yaptı.
17 yıldır seçim düzenlemeksizin silah zoruyla Gazze'ye tahakküm eden, yaptığı eylemlerin bedelini de Gazzelilere ödeten Hamas hakkında görüş beyan etmeden Filistin konuşuluyorsa örtbas niyeti vardır.
İslam siyaset düşüncesinin odağında yer alan kutsal devlet tasavvuru ile, özerk kamusal alan ve sivil toplum oluşumunun tarihin doğal akışı içinde ortaya çıkmaması arasında görünür bir ilişki var.
Siyasî istibdada gelmeden çok önce karşımızda mağlup edilmesi gereken sert bir dinî istibdat var. Bu istibdatla başedemedikçe Müslüman kültürden düşünce ve inanç özgürlüğü, insan hakları ve demokrasi çıkarmak boş hayal.
Devletin kutsallaştırıldığı, hatta tanrısal kabul edildiği politik kültürde ülke nüfusunun siyasî kaderi belirleyecek çoğunluğunu egemenlik/velayet hakkının topluma ait olduğuna ikna etmek kolay değil.
En erken siyer kaynakları ve hadis külliyatı, heyecanlı vaazlarla var edilen dinî kültürün elindeki hayalî fotoğrafın gerçek dışı olduğunu kanıtlıyor. Tıpkı dizi film senaryolarıyla yeniden yazılmış eski, orta ve yakın dönemin mu
İster çoğunluktaki Sünnîlik ister azınlıktaki Şiîlik olsun reel Müslümanlığın son otuz yıllık serüveninde ekranı kaplayan görüntü iktidarperestlik. Nevrotik dinsellikteki derin krizin sebebi bu.
İslam'ın erken dönemini konu alan siyer yazımının sorunu, analitik olmaması ve romantik özellikler taşımasıdır.
Kılıçdaroğlu'nu seçtirmeme seferberliğinde tarih tekerrür etti. Vaka, Müslümanlığın erken dönemindeki “Osman gitsin ama Ali gelmesin” kampanyasının replikasıydı.
Fakirlik cehenneminde çileye prangalanmış çocuklar ev sandıkları mezbelelikte hayatta kalma mücadelesi verirken Müslümanlık, milyonlarca lira gömüp betondan mabetler yükseltmeyi sürdürüyor. Tek safın tamamlanamadığı ıssız camiler.
Kürt sorunu olmadığını kanıtladığını zanneden “Kürt ne olmak istiyor da olamıyor?” klişe sorusunun meseleyi halletmeye hiç yaramadığını ve asla yaramayacağını yeterince denemeyle öğrendik.
Suriye’de halkın katıldığı bir devrim yaşanmadı. Silahlı Selefiler Şam’ı ele geçirdi ve yönetime el koydu. Böylece gücü yetenin iktidarı dönemi de açılmış oldu.
İslamcıların 90’larda yaptığı modernizm ve birey eleştirileri devleti kutsayıp yüceltmelerindendi. Özgürlük, şeffaflık, serbest piyasa vs. desenleriyle dolu maskeleri yanılttı herkesi. Aslında otoriter ve totaliter işlere teşneydiler.
Husserl'den itibaren Aydınlanma eleştirisiyle yola çıkan düşünce geleneğinin Avrupa'nın krizi olarak adlandırdığı şey, özne odaklı ve monologa yatkın eski felsefenin kültürel farklılıklara ve düşünce geleneklerine kapalı yapısın
Etnik köktencilik, bazı bireylerin yaşamlarına anlam katmak için kendilerine dayattıkları sayısız diğer köktencilikten daha iyi değildir. Etnisite siyasallaştığında, demokratik siyaset tarafından düzenlenen toplumlar için bir tehlike ha
Politika ırmağının dışında özerk bir sosyal alan bırakmama projesi olarak modernleşme seküler nitelikten sıyırıldığında mevcut muhafazakâr otoriterlik izah edilmiş olur.
ABD'deki Gülen, Oniki İmam Şiasındaki “gaybet-i suğra” doktrininin kötü bir kopyasıydı. Bu yolla Gülen mitolojisi yarattılar. Fakat ölümüyle Gülencilik sona ermiştir. Çünkü geride ideoloji olmayı hakedecek bir fikrî miras yok.
AK Parti, Millî Görüş’ten koparak muhafazakâr bir hareket haline gelebilmek için adalet ilkesinden uzaklaşmaya ve neoliberal siyasete yakınlaşmaya muhtaçtı. “Tüccar siyaset” önerisi işte bu ihtiyaç anında ortaya çıktı.
Abdülhamitçi İslamcılığın zamane mirası, taşralılığın siyasallaşmasıdır ve kültürel varlık gösterebilecek yetenekten mahrumdur. Bu nedenle Erdoğan ikide bir kültürel alanda varolamamaktan yakınıyor.
Otoriter siyasi rejimlere ve totaliterliği maruz kalmış ve sakatlanmış demokrasilerin kurtarılmasının tek ihtimali seçim sandığı ve personel becayişi değil.